Bilindiği üzere bir verginin geleneksel amacı fiskaldir, geleneksel amaç olarak da tanımlanabilecek bu işlev esasen bir vergi alındığında ya da konulduğunda öncelikle devlete gelir sağlamak yani kamu harcamalarını finanse etme amacına dayanır. Tabii verginin bu amacı günümüzde bir çok amaca yönlenmiş halde devam etmektedir. Vergilerin modern ya da müdahaleci özelliklerine göre bir vergi ekonomide gelir sağlama yanında , büyümeyi teşvik etme, kalkınmayı sağlama, fiyat istikrarını elde etme, tam kullanımı gerçekleştirme, gelir adaletini sağlama ve kaynak tahsisinde etkinliği ve bunun gibi diğer amaçları da gerçekleştirmeye yönelmektedir.
Vergiler kategorize edilirken en çok kullanılan sınıflamalardan birisi de dolaylı ve dolaysız vergi ayrımıdır. Buna göre dolaysız vergiler, gelir, kazanç ve servet üzerinden doğrudan alınırken, dolaylı vergiler özellikle harcama unsurları üzerinden ve fiyat içine gizlenmek suretiyle tahsil edilmektedir. Bir ülkede dolaysız vergilerin oranının yüksek olması mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunun yüksek olduğunun en önemli işaretlerinden biridir. Diğer yandan tam tersi bir durumda yani dolaylı vergilerin payının yüksek olması durumunda gönüllü toplanamayan vergilerin, fiyatlar içine gizlenmek ve vergi yükü ve tazyikini hissettirmeden alınan vergiler olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla dolaylı vergilerin bir vergi sistemi içindeki payının ve rolünün önemli olması bu anlamda yorumlanabilir. Dolaysız vergilerin yüksek olması vergi adaleti açısından sağlıklı bir süreç iken, dolaysız vergilerin payının yüksek olması özellikle farklı gelir düzeyindeki mükelleflerin aynı vergi yükü ile sınadığı için bu süreç gelir düzeyi düşük olanların aleyhine işlemektedir. Dolaylı vergilerin yüksek olmasının enflasyonu ve talebi azaltacağı argümanlarına rağmen, özellikle zorunlu mal ve hizmetlerden alınan bu tür vergiler dikey adaleti bozmak sureti ile gelir dağılımında etkinlik ve adalet arayışlarına büyük bir engel oluşturmaktadır.
Teorik bu tartışmalar ışığında 2013 bütçesinde öngörülen vergi oranlarına bakıldığında genel bütçe gelirlerinin % 87,7’sinin vergilerden elde edileceği öngörülmektedir. Vergi gelirlerinin dağılımına bakıldığında ise gelirden alınan(gelir ve kurumlar vergisinin) vergilerin payı % 28’ler civarında iken, dolaylı vergilerin en önemli iki unsuru olan KDV ve ÖTV’nin payının % 60 larda olması, diğer dolaylı vergilerde eklendiğinde dolaylı vergilerin % 70’ler ortalamasında öngörüldüğü ortaya çıkmaktadır. 2010,2011 ve 2012 yıllarında da durum farklı değildir. Diğer yandan toplanan gelir ve kurumlar vergisinin gelir vergisi bölümünde ücretlilerden yapılan stopajda sabit ve düşük gelirli kişilerin vergi yükü içinde ele alındığında beyana dayalı vergilerinde gerçekte oranın daha da düşük olduğuna işaret etmektedir.
Bu durumda verginin gelir sağlama işlevini ağırlıklı olarak gelir düzeyi düşük kesim daha çok hissederken, vergi sistemi modern amaçları ve işlevleri gerçekleştirmekten uzaklaşmaktadır. Bunu sağlamanın en iyi yolu dolaysız vergilerin oranının yükseltilmesi ya da dolaylı vergilerin oranının düşürülmesidir. Tercih elbette siyasidir. Ancak, özellikle zorunlu mal ve hizmetlerden alınan dolaylı vergilerin sıfırlanması ya da en düşük düzeye çekilmesi vergi yükünün adil dağılımı açısından önemli bir enstrüman olabilir.